Hayal Kahvesi
  • Portal
  • Arama
  • Üye Listesi
  • Ajanda
  • Yardım
Ziyaretçi.
Giriş Yap
Üye Ol
Giriş Yap
Kullanıcı Adı:
Şifreniz: Şifremi Unuttum?
 
Hayal Kahvesi
›
Kültür/Sanat
›
Televizyon
›
Diziler
›
Yerli Dizi
›
Yerli Dizi Haberleri
v
« Önceki 1 .. 6 7 8 9 10 .. 52 Sonraki »
›› v
« Önceki 1 .. 6 7 8 9 10 .. 52 Sonraki »
Show Deha: Ne yaşarsak sonuna kadar yaşamalıyız!

Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Yorum Yaz
Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
0 0
Show  Deha: Ne yaşarsak sonuna kadar yaşamalıyız!
ÇEVRİMDIŞI
KarFırtınası

Admin

*
<font color=red>Admin
Yorum Sayısı: 4,245
Konu Sayısı: 2,416
Üyelik Tarihi: 06-05-2008
Rep: 0
Teşekkürler:
33 mesaj içinde teşekkür verildi.
#1
11-02-2025Saat:22:01
3013ce5c-5e3c-47fb-93e4-c1728484c2fb.jpg

Deha’da bir bölümün daha sonuna geldik. Bölümü çok beğendim. Harika bir bölümdü. İzlediğim en iyi Deha bölümüydü. Bundan daha iyi bir bölüm izlediğimi ve izleyebileceğimi sanmıyorum. İnanılmaz aksiyonlar oldu. Silahlar patladı. Harika akıl oyunları vardı. Hikâye, senaryo, her şey mükemmel. Tam hayal ettiğim gibi, Ezel gibi bir dizi bu. Yalan dedik mi, Pinokyo bir, ben iki. Burnum fazla uzadı. Doğrusunu bildiğim yalanları anlatıyorum yine bir gün. Bunun gerçek olduğunu söylemeyi gerçekten çok isterdim. Ama işte insanın hayatta her istediği olmuyor.

Her dizinin iyi veya kötü bir kırılma noktası oluyor. Şansıma 13. bölümle beraber televizyondan takip etmeye başladım, başlamaz olaydım. Sonrası toz bulutu. Herkesin farklı bir fikri elbet vardır. Kimisi çift için izliyor, kimisi hikâye için, kimisi sevdiği bir oyuncu var onun için... Ama bana bu dizinin kırılma noktası neresi diye sorarsanız 13.bölüm ve sonrası derim. Oysa o nasıl bir sondu ya? Cesur, Aysel’i vurdu, ötesi var mı?

Galiba senaryoda o tren bir kez kaçınca ne olursa olsun bir daha geri gelmiyor. Garibim Aysel vurulduğu ile kaldı. Hiç kimseye değil de oyuncu kadrosuna üzülüyorum ya. Her ne olursa olsun günün sonunda ben bu oyuncuları izlemeyi çok seviyorum. Galiba gittiği yere kadar da sevdiğim sahnelerden, oyunculuklardan keyif alarak izlemeye de devam edeceğim. Hepsinin eline, emeğine sağlık.

O zaman... Perde...

Karga sonunda geri döndü. Kendisini görünce sanki onu göreceğimizi hiç tahmin edememişiz gibi biraz şaşıralım bari. Özlemişiz. Yani bilmiyorum, ben kendisini çok seviyorum, ben özlemişim. Siz de özlemişsinizdir ya. En sevdiğimiz mafya reyisi kendisi. Geldi, 30 saniye gördük, şükrettik, hani bir şeyler olur diye bekledik ama yok. Karga’nın adamları, aşiretin adamları, ki kendileri karga dövmesi yaptırtacak kadar bağlılar kendisine, bu adamlar nasıl oluyor da Karga’yı satıp Cesur’un tarafına geçiyorlar? Bölümde şaşırmıyoruz demiştik, evet şaşırdım bu duruma, amaç buysa gayet de başarılı ama bu çok saçma değil mi? Yani bu adamlar nasıl Karga’yı bu kadar hızlı satıp silah doğrultuyorlar? Ve kim için? Cesur için. Cesur kim ki onun bir çanta dolusu parası ile mafya reyislerini sattılar? Karga varken Cesur kim? Sayın senarist Karga’ya bir şey olursa fena bozuşuruz. Onun hizmet edebileceği hikayeler çok boyutlu. Bölümlerdir kendisine geri dönmesi için çağrı yapa yapa bir hal olduk. O benim son umudumdu. Tam döndü dedik, Cesur kendisine silah doğrulttu. Ölmesi için kavuşmadık herhalde ona?

Sofi ve benzerlerinin bu doğruluk, iyilik, en temiz biziz tretmanlarını dinlemek baştan beri bana çok yorucu ve sıkıcı geliyor. Siz iyisiniz diğer herkes kötü. Siz hiç yanlış yapmazsınız. Bembeyazsınız siz ve sizin gibiler. Ona en iyi cevabı da Cesur verdi. Herkesin içinde siyah var. Bu hikayedeki tek kötü adam oymuş gibi davranmak çok saçma. İyilik, namus, vicdan...Günün sonunda kendilerini en iyiler olarak gösterenler en kötüler, en vicdanlılar en vicdansızlar, en namuslular da en namussuzlar olarak çıkıyorlar karışımıza. Bu dizinin baştan beri anlatacağını vadettiği de buydu. Siyahın içindeki beyaz, beyazın içindeki siyah. Sofi karakteri de pek çokları gibi bence, yazılamadı. Onur Saylak’ı bu bölüm görebildik, hiç değilse buna insan seviniyor ama Sofi’nin bu hikayedeki rolünü ben hala tam olarak anlayamadım. Senin yolun yanlış tretmanlarını dinlemek de o yüzden sıkıyor beni. Devran'la ikisinin konuşmaları hep aynı. Doğruluk, iyi yol, doğru yol, doğrudan sapma, şu yaptığın yanlış, seni ben yetiştirdim, İstiklal Marşı ve kapanış.

040dd6b7-c303-49e0-a0e7-3a04b075fe3a.jpg

*Geliyooo geliyooo havalı geliyooo*

Cesur’a gelecek olursak yine bir dejavu yaşadık. Yine Cesur firarda ile geçen bir bölüm. Cesur yine birilerinden kaçıyor, bir yerlere saklanmaya çalışıyor. Biz bunu izlemedik mi, ben mi yanlış hatırlıyorum? Cesur sokakta, Cesur caddede, Cesur polisle, Cesur, Sofi’nin evinde. Eeee? Aynı şeyleri neden tekrar izliyoruz? Zekasını yine kötülüğe kullandı, herkesi de manipüle etti, Devran’ı da bir güzel ortaya attı. Cesur’un diğerlerini ikiyüzlü bulmasını anlıyorum, kendisine katılıyorum yer yer de. Ancak Cesur’un hayat motivasyonunu hala anlayamıyorum. Düşünüyorum, bunca bölüm geçmiş biz kimseyi, hiçbir karakteri tam olarak tanımıyoruz. İskender’in geçmişi nasıldı? Aysel, Gülce ve İskender arasında neler oldu? Sofi’nin geçmişinde ne oldu? İmre’nin babasıyla Aysel ve İskender arasında neler oldu? İmre nasıl İskender tarafından yetiştirildi, geçmişte neler oldu? İskender ailesini nasıl bu kadar kolay terk etti, evlatlarını hiç mi merak etmedi? Bu aile neler yaşadı? Bence dizideki bir başka sorun da biz bu karakterleri tam olarak hissedemiyoruz. Yani daha başka türlü nasıl ifade ederim bilmiyorum ama siz beni anlıyorsunuzdur. Devran mesela. Esas oğlanla ilgili gönül işlerine girmezsek anlayabildiğim tek duygusu yalnızlığı oldu. Vicdanıyla beni bölümlerce boğdu boğdu, kenara fırlattı. Aras Bulut İynemli oynamasa zaten bu karakteri hiç anlayamayacağız. Şükredelim ki o oynuyor da bir bakışı, bir jesti, bir şeyiyle iç dünyasını bize bir şekilde anlatıyor. O da olmasa halimiz harap.

ac548e76-e774-4b4e-90f2-93746c0a456d.jpg

*En yakın arkadaşımla yine bir gün şakalaşıyoruz.*

Cesur geçen bölümlerde ortalığı karıştırdı, o olmasa hikâye akmıyordu ama şu an onun altı bir türlü dolmuyor. Evet, sevgisizlik çoğu şeyin sebebi. Ama Aysel ve İmre ile neden bir sahne izleyemiyoruz? İmre ve Cesur birbirlerini seviyorlardı. Onlar arasında neden bir yüzleşme olamıyor? Annesini vurduktan sonra annesi İskender’e demedi mi Cesur’a bir şey olursa kendisini kaybedeceğini? İmre yardım etmedi mi Cesur’a? Ben hala bir umut yüzleşme bekliyorum. Sofi’yi de kandırdı. Ne yaptın, neden yaptın, nasıl yaptın diye 20 yıldır yetiştirdiği insana insan neden sormaz ki?

Bu bölüm İskender kaçırıldı. Devran’ın babasını ölüme terk edeceğini her ne olursa olsun düşünmemiştim ama o artık öğrendiği yeni hayat dersiyle elindeki paradan da olmak istemedi. Eskiden olsa gider o parayı verirdi. Gerçekten bir seçim yapması gerekse peki gerçekten parayı mı seçerdi ki? Bunu herhalde zaman gösterecek bize. İskender Devran sahneleri komik, insanı güldürüyor birbirlerine laf sokmalı halleri. Her şey tamam da bana lütfen birileri geçen bölüm Devran’ın aynı mekâna elinde aynı çantalarla gidip adamlarla dövüşüp sağa sola altın patlatmasıyla, bu bölüm yine aynı mekâna sihirli sarmalar aracılığıyla uyuşturduğu adamların yanına yine elinde aynı çantalarla gitmesinin, aynı eylemin benzerini yapmasının nasıl bir farkı var anlatabilir mi? E biz yine aynı şeyi izlemedik mi? Bu iki sahnenin tam olarak nasıl bir farkı var? Daha da önemlisi sarmalarla uyuşturduğu adamlardan babasını kurtaran Devran, bu adamlar hayatta olduğu sürece tam olarak neyine güvenerek peşlerine düşmeyeceğini düşünüyor? Ya bu çok saçma değil mi? Bu adamlar uyanınca yine gider, yine birinizi kaçırır, olmadı artık kafanıza sıkar. Keşke sıksa bari ordan bir dram, bir şey izleriz. Patlayıcı altınlarla dayak yiyen adamlar sihirli sarmaları yiyince bunu neden tekrar yapmasın ki? Bu sorun çözülmüş mü oldu? Aman Devran Bey eline silah almasın. O silahı öyle ya da böyle eline alacak. Güzellikle olmazsa başka türlü olacak ama o silahı eline alacak.

974ef060-9c09-48a1-a8d2-2ed690c19025.jpg

Diğer aile üyelerinin hikayesine girilmesi güzel, onlar da süs mankeni olmaktan çıktı ama abilerin gönül ilişkilerini çok uzun izlemedik mi? Ben çok sıkıldım. Gerçi Devran’dan kat be kat iyiler bu konuda. Biraz örnek alsa keşke de. Nerde... Şu kebapçıyı açtınız orda oturup hep beraber bir yemek falan yiyin de ordan bari birbirinize sararsınız da izleyecek eğlenceli bir toplu sahne çıkar. Şu güvenli eve kapandıkları bölüm komikti. Kebapçıdaki polis olayı da yordu beni. Bari orayı biraz daha farklı dinamiklerle eğlence için kullanın.

İmre ve Devran sahneleri. Bu konuda ağzımı açmam. Çok iyi yazılıyor. Baştan beri hikâye akışlarına bakarsanız ince ince, ilmek ilmek döşedi senarist onları. İki bölümdür de bence çok geç kaldığı bu ikiliyi sonunda yazıyor. Bu ikilinin yazımında yaptığınız şovu keşke dizinin genelinde yapabilseniz. İzlerken keyif alıyorum. O derinliği hissetmek büyük keyif. Oyuncuların kimyaları, yazılan replikler, aralarındaki git gel ilişki…

Devran’ın İmre’yi kırmızı elbiseyle gördüğü o an. Gözlerini alamayıp ne söyleyeceğini unuttuğu an, bana onu yüz yüze görüp de adını hatırlayamadığı o ilk anı hatırlattı. Aynı bakış. “İçinden ne geliyorsa o an yapması lazım. Senin kendin için istediğin hiç mi bir şey yok? Ne isterdin? Cevabı seni bile şaşırtabilir dahi çocuk.” Başkaları için yaşamaya o kadar alışmış ki Devran 6 ay ömrünün kaldığını öğrendiğinde bile ilk düşündüğü şey ailesi oldu. Kendisi için şu an ne isterdi? Devran Karan için değil Devran için. Cevabı İmre biliyor. Ben biliyorum. Sen biliyorsun. Devran da biliyor aslında da itiraf edip kabullenecek cesareti hala yok. Kuduz beyciğim şöyle tak tak tak kafasını biraz daha mı vursanız da belki artık savaşmayı bırakır. Hala savaşıyor. Kendisiyle. Oysa İmre ona söylemişti. Savaşın kendinle olacak diye. Hayatının sınavı o. Tanıdıkça onu daha da şaşırtan, karşı koymayı daha da güçleştiren, İmre’nin yoldan geçen herhangi birisine bile söylediği “tatlım” kelimesini bu kadar kişiselleştirip kıskançlık krizine girmesine sebep olan, bakışlarını kaçırmaya çalışsa da günün sonunda kendini ona daha da kaptırmış bulduğu sınavı Devran’ın. Patlayacağını tahmin ediyordum ama İmre’nin herkese söylediği tatlım kelimesine de bu kadar kurulmazsın. Küçük bir oğlan çocuğunun kıskançlığı gibi onun kıskançlığı. Kuduz'la konuşurken gözleri sürekli onun üzerinde. “Sen zaten it kopuk seviyorsun.” Kız Rahibe Teresa gibi geziyor. Hangi it kopuğu, ne zaman sevmiş? Kıskançlıktan delirdi iyice. Şükredelim ki ikiniz de korkak değilsiniz aranızda birisi cesur. “Ben kral gibi adamlardan hoşlanıyorum.” Yani bu kız sana senden hoşlandığını daha nasıl anlatsın? Yüz farklı şekilde bunu sana ima etti, ediyor. Bu çocuğun dahi olduğunu tam olarak nasıl karar verilmişti birisi bana hatırlatabilir mi? “Ben senin kralına benziyorum.” Biraz beyni çalışmaya başladı sanki. İmre, Devran’ı her haliyle seviyor. Devran’ın olduğu kişiyi de seviyor, olmaktan korktuğu kişiyi de, günün sonunda olacağı kişiyi de. Yoksa kralı kaçırılmışken yine de onu kurtarmayacağını söylediğin halde senin yanında durmazdı. Bu da yüz birinci aşk itirafı. Anlayana. E ama ben artık yorulmaya başladım kız tarafının adım atmasını, çabalamasını izlemekten.

İkisinin arasında aslında önemli bir fark var. Devran sürekli arka kapıyı kullanmaya çalışıyor. Oysa kapı ön tarafta. Ön kapıyı denesen artık, arka taraftan dolanmadan. İmre Devran’a dokunamıyordu, dokunmuyordu. Ama bu sefer onun o yalnızlığı, gözlerinden onun yanında olmasına ne kadar muhtaç olduğunu görünce dayanamadı tuttu elini. Oysa farkında değildi. Farkına varınca yine çekti elini. Bu ona ilk ve son sahnesinden sonra ilk yenilişi. Onu öptüğünden beri gözyaşı akarken de dokunamadı ona. Öleceğini öğrendiğinde de. Güzel seviyorsun İmre sen. Senin aşkın koşulsuz şartsız. Sahi ne zor değil mi öleceğini bildiğin birine bu denli âşık olmak. Kaybedeceğini bildiğin bir savaş bu.
2f22bca0-c11c-4f48-b5af-17e71100d7e8.jpg

Böyle birbirimize iyice yaklaşalım, öpüşecekmiş gibi yapalım ama öpüşmeyelim seyirci çıldırsın. *

Ama İmre için önemi yok. Önemli olan şu an. O yeter. Bunu Devran’a sürekli söylüyor. Senin için Kuduz’u gerekirse vururdu da. O âşık olduğu adam için her şeyi yapabilecek kişilerden. Aysel’in kızı o. Annesinin kızı.

O silahla ilgili İmre’nin bir anısı var, belli. Bir şey var. Ne çıkar bilemiyorum çünkü maalesef karakterleri tam olarak tanıyamadığımız için bilemiyoruz. Ama bir şey çıkacak. Devran havalı havalı gitti İskender’i kurtarmaya ama Kuduz’dan yiyeceği dayağı hesaba katamadı tabii. Kuduz karakterinin başka bir olayı yok mudur? Kuduz beni her durumda güldürmeyi beceriyor. İmre Hanım. Pek de kibar. Yine Devran’ı kurtarmak İmre’ye kaldı. Kız haklı, sen onsuz hiçbir şey yapamazsın. Tatlım.

Devran hala 6 aya takmış durumda. Bir ara vicdana takmıştı, o bitti. Yerini 6 ay aldı. Tamam, 6 ay sonra öleceksin, anladık. Zaten korkaksın, daha da korkak oldun bu 6 ay yüzünden. İmre’ye Allah sabır versin diyorum ne diyeyim. İmre Devran’a nasıl dokunamıyorsa Devran tam tersi. Onun çenesinden tutup gözlerini gözlerine dikebiliyor artık rahatça. “Belki bana yarın bir şey olacak. Belki ben yarın öleceğim.” Devran duymaya dayanamadı ama gerçek bu. Kim yaşıyor ki sahi sonsuza kadar? Devran buna bir türlü anlam veremiyor. Ne kadar ömrü kaldığını bilmesine rağmen İmre’nin bunu umursamamasını. Onu terk etmemesini. Onun yanından ayrılmamasını. Onunla ne kadar anı kaldıysa onu yaşamanın ona yetmesini. Hep bir şeyleri hesaplayarak yaşayan Devran’a göre hesap ortadayken İmre’nin bu hesapsızca yaşayışına bir türlü anlam veremiyor. Her seferinde şaşırıyor buna. Matematik dehası Devran’ın hayat denkleminin en zor sorusu İmre. Bir türlü çözemiyor. Çözdüğünü sandığı her seferindeyse yeni bir İmre çıkıyor karşısına. Küçük bir çocuğu büyütür gibi İmre. Küçük bir çocuğa hayatı öğretir gibi.

“Acıtır.” İmre’nin Devran’a düştüğü o ilk an. Birisi tarafından sahip çıkıldığını hissettiği o an. Duygusal sahneler çok iyi gidiyor bu ikiliye. Bölüm boyu eğlendiler, didiştiler, birbirlerine laf soktular, yakınlaştılar, o oldu, bu oldu ama günün sonunda yine aynı hüzün… Aynı his. Aynı sızı. Yaşanacaksa yaşanacak…

Senarist çok güzel yazıyor bu paralel sahneleri. Her şeyi de eleştirmiyoruz canım, takdir ediyoruz, lütfen. “Ben senin gibilere düşmem.” Onun gibiler… Ne demekse artık. Aklıma geldikçe daha da sinir oluyorum. Madem ana hikâye istediğimiz gibi akmıyor, aynı anda her şeye sahip olamıyoruz, çok da kötü değil ama tam o istediğimiz kıvam yok, aksiyon yazmamaya tövbe edilmiş, bu lafların hepsini yedirtelim bari sayın senarist, hepsini ama hepsini. O Devran bu kapıya gelecek.

71da2ae2-9b80-4d0f-8fe1-7111ba9e2f2a.jpg

*Geçen bölüm altın patlattığım mekâna bu sefer sihirli sarmayla gireyim de seyirci şaşırsın. *

Bu yakınlaşmaların sonu bir yerde patlayacak, patlamazsa beni de şuramdan vursunlar. O sorunun cevabını ben size söyleyeyim. Milyonlarca yürekteki o sorunun cevabı. Herkes işi gücü bıraktı bunu düşünüyor. Smile Devran İmre’yi ne zaman öpecek? Bir, en fazla iki bölüme. Üç olmaz. Daha fazla dayanamaz bu.

İmre karakterini Devran’dan ayrı da izlemek istiyorum. Sonunda böyle mafyatik işlere, o dünyaya bir şekilde yani ne şekilde olursa olsun döndüğünü görmek güzel. Bu aksiyona yakışıyor o. Buna da mı şükretmeliyiz ya, bilemiyorum. İnsan bir yandan da korkuyor her an kebapçıda kapatma olacak diye. Kötünün iyisi sanırım Devranla dolanması. Devran ana karakter farkındayım ama her karakter sanki çok Devran odaklı gibi. Herkesin yolu ona bağlı olduğu sürece var gibi. Herkes kendi kendine takılsın sonra ortada birleşirler.

Devran’ın cinayet şüphelisi olarak gözaltına alınmasıyla bölüm bitti. Kuduz brosu da yanında. Cesur yine yaptı Cesurluğunu. Cesur zaten sürekli kazanıyor. Bir iki mağlubiyet alsa fena olmaz sanki. Bu işten nasıl sıyrılırlar bir tahmin yürütemedim. Bölümün son sahnesini fragmana koyduğunuz ne iyi oldu ama. İzlerken nasıl şaşırdık, nasıl şaşırdık…

Haftalardır yazıyoruz işte bir şeyler, okuyan herkese, yorumlayan herkese selam olsun. Canınızı çok da sıkmayın. Sevdiğimiz anlardan keyif alıp izlemeye devam edeceğiz yapacak bir şey yok. O yeter.

Haftaya görüşmek üzere. Haydi kalın sağlıcakla.

yazan: Tıbbiyeli Kız
kaynak: ranini.tv
TkD4M2.gif

Tuğba Yurt Heart

  •
Ara
Cevapla
Alıntı
Teşekkür verenler:
Teşekkür verenler:
Teşekkür verenler:
Teşekkür verenler:
« Önceki Konu | Sonraki Konu »


Hızlı Cevap
Konu


Alıntı yaparak cevap vermek istiyor musunuz?: Alıntı yorumu şimdi ekle veya Alıntıyı iptal et.

  • Konuyu Yazdır
Hızlı Menü:


Tarih: 05-08-2025, 06:16
Hakkımızda
Merhabalar efenim. Ben bir siteyim. Siteyim ben tasarlayın beni. Merhabalar efenim. Ben bir siteyim. Siteyim ben tasarlayın beni. Merhabalar efenim. Ben bir siteyim. Siteyim ben tasarlayın beni.
Türkçe Çeviri: MyBBGrup
Forum Yazılımı: MyBB, © 2002-2025 MyBB Group.
Tema yapımcısı: Mert Yazıcı
Tam Görünüm
Konu Görünümü

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping